Teleskobun İcadı ve Tarihsel Gelişimi

Teleskop günümüzde milyonlarca km uzaklıktaki gezegenleri araştırmamızda uzayın eşsiz boşluğunu keşfetmemizde kullandığımız en önemli icatlardandır. Peki bu teleskoplar ilk ne zaman ortaya çıkmaya başladı.

Teleskop çalışma prensibi itibariyle, bir büyütecin önüne uzaktaki nesneyi yakınlaştırması temel prensibidir.  

Bir teleskop temelinde bir ince kenarlı mercek birde büyüteç yardımı ile oluşabilmektedir. Optik bilimi ile uğraşan bilim insanları mercekler üzerinde çok sayıda çalışmada bulunmuşlardır. O yüzden temel prensibi ile çalışan bir Teleskobun tarihini bulmak neredeyse imkansızdır ama tarih dünyasının teleskobun temeli olarak aldığı zaman, 1608'de Hollanda'da bir gözlük üreticisi olan Hans Lippershey’in tarafından bir patent başvursu olduğu ortaya çıkan haberler arasındadır. Lippershey patentini almamış olsa da, buluşla ilgili çıkan bu haberler kısa sürede Avrupa'ya yayıldı. Aslında teleskop ilk kullanım amacı itibariyle deniz yolculuklarında ileriyi görmek amacıyla tasarlanmıştır.

Zamanla teleskobun neleri başardığı gören Galileo, 1609 yılnda teleskopların yününü denizlerden uzaya çevirdi ve eşsiz karanlıkları izlemenin ilk adımını attı. Hayatta bir işe başlamak o işin yarısını bitirmektir, buluşlarda böyle oldu Galileo’nun açtığı yolda teleskop zamanla gelişmeye başladı. Işığı bükmek veya kırmak için lensler kullanıldı. İç bükey ve dış bükey iki mercek teleskobun temelidir. Burada en büyük sorun lenslerin şeffaf ve homojen olmaması idi. Yıllarca lenlerin mükemmel şekillere sokmak ve şeffaflığınını sağlamak için çalışıldı. Galileo’nun teleskobu üzerinde çalışan Kepler hem görüntü kalitesini artırmak hemde daha uzaktaki nesneleri daha net göstemek için iki tane dış bükey mercek kullanılmasını ortaya attı, bunun en büyük sorunu bakılan nesnenin ters görünmesiydi. Keplerin ortaya attığı bu iddia gökbilimciler için başta kabul görmedi. 1630 yılında alman matematikçi Christoph Scheiner Kepler teleskobu başarılı olabileceğini kabul etmiştir. Scheiner uzaydaki bir gezegenin ters olmasından ziyade net görünüyor olmasının öncelik olacağını savundu. Tabi bu teleskopların en büyük dezavantajları şekillendirme ve renklendirmelerde farklılıklar oluşmasıydı. 17.yy ortalarında Hollandalı Christiaan Huygens yedi metre uzunluğunda ve nesneleri yüz katına kadar büyüyebilen bir teleskop geliştirdi. 1673 yılında Alman gökbilimci Johannes Hevelius odak uzunluğu yaklaşık 45 metre olan ve 20 cmlik çapı olan büyük bir teleskop geliştirdi.


Hevelius'un 1673 tarihli Machina Celestis kitabından alınmıştır.

Tabi bu böyle devam edemezdi daha ilerisini görmek için teleskobun boyunu büyütmek bir yerde mantıksız olmaya başladı. Teleskoplarlar dengede durmakta ve rüzgarlı havalarda çalışmakta imkansız olmaya başladı. 18.yy ortalarından itibaren yeni arayışlar doğrultusunda akromatik lens teknolojisi ile tek bir mercekten renk saplamaları farklı odak noktalarına götürür iken, akromatik lens ile kırmızı ve mavi ışığı aynı odak noktasında toplar.  Bu yönetimi geliştiren ve bulan Chester Moore Hall 1733 yılında yaptığı teleskopta bu sistemi uyguladı.

  

Zamanla gelişmeye devam eden teleskop sistemi 20. yüzyılda radyodan, gama ışınlarına kadar çok çeşitli dalga boylarıyla çalışma başladı. Günümüze doğru geldikçe aktif optik ve uyarlanabilir optik teknolojileri kullanılmaya başlandı. 1980'lerin sonlarında ESO ( European Southern Observatory – Avrupa Güney Gözlemevi)  Yeni Teknoloji Teleskobun öncülerindendir.

Teleskop gelişimi günümüze kadar gelişmeye her daim devam etti. Hatta bu gelişim dünya dışınada yayıldı artık teleskoplar uzaya günderilmeye başlandı. Yakın dönemde uzaya günderilen ve en büyük olma özelliğine sahip teleskobu James Webb Uzay Teleskobudur.



Etiketler: #James Webb Uzay Teleskobu #Hans Lippershey #Galileo #Chester Moore Hall #European Southern Observatory #Teleskop